Kotobukiya ve Alter dışında kesinlikle en sevdiğim firma GoodSmile comp. Neden bu kadar özene bezene çalışıp beni paracıklarımdan ediyorsunuz be neden!? Şimdilik hedefim bir kaç güzel Nendoroid x)
Yukarıda iki Saber bir de yepyeni HMO version Hatsune Miku var ki görür görmez hastası oldum. Saber'lardan soldaki ve Miku henüz piyasaya sürülmedi. Bana preorder yolu gözüküyor. Sebastian ise yolda; ebay'de "shipped" yazalı iki gün oluyor x) Yoko ebay dışında hiç bir yerde yok. Almazsam da olmaz :)
Kuzenim bir süredir yurt dışı ve içi nail art ürünleri üzerine ihtisas yapıyor :) Şaka maka, bu konuda onun kadar becerikli ve başarılı başka birini daha görmedim. "Türkiye'de bunu bir iş haline getirelim bak.. ehehe" diye ne zaman dürtsem isteksiz.. Ama bir blog'u var, hayran kalmamak elde değil. Onu izleyen çoğu kişiden ve benzer tasarımlar yapan insanlardan çok daha iyi olduğu söylemekte fayda var. Renk seçimleri şahane..
Massive Attack Doğuş Grubu'nun en gözde radyolarından biri olan Radyo Eksen'in Medya Sponsorluğunda 13 Temmuz'da Turkcell Kuruçeşme Arena'da olacakmış. Biletler için Biletix'e baktım.. Evet hala bilet var. Ayakta 77, sahne 160 diyor.. Ahah çoğu insan bu gibi durumlarda "oo size bedava bilet geliyordur şimdi" der eminim. Normal böyle denmesi. "Doğuş Grubu Çalışanı" sıfatı sahibiyiz malum.. Ve grubun çalışanı olarak, NTV ve NTV SPOR'un senelik kar ve kazancından da haberdarız aslında.. Ben kanala geleli 2,5 sene oldu. Geldiğim ilk sene, bu gibi organizasyonları İnsan Kaynakları haber verir, bilet için çekiliş düzenlerdi. Çekiliş düzenlerdi, evet, evvelden çekilişsiz dağıtıyormuş çünkü.. Peki şimdi? E şimdi hiç görmüyoruz ya.. Bu gibi etkinliklere bizim sponsor olduğumuzu ancak bazı insanlardan ya da sitelerden duyup şaşırıyoruz. Artık bize haberi bile gelmiyor çünkü. Eeee bu sene şirketin elde ettiği kar geçen senekinden fazlaydı?? Reklam getirileri beklentilerinizi aşmıştı?? E noldu? Kutlama yapmak için Suada'yı da kapattınız? E öyle.. Bize bilet milet yok, sponsorluğumuzda gerçekleşen etkinliklerden haberimiz olmasına da gerek yok.. Öte yandan, zenginiz de biz..
Geçenlerde internette gezinirken Studio Ghibli'nin 25. yılı şerefine Budokan'da Joe Hisaishi'nin verdiği konser görüntüleriyle karşılaştım. Tarih 2008 yazıyordu. Yani Hayao Miyazaki'nin son çalışması Ponyo on The Cliff By The Sea'den hemen sonra bir ara olmalı diye düşündüm. Ve bu konserden haberim olmadığı için hayli üzüldüm açıkçası. Olsa gidebilecek miydim.. hayır.. Olsun.. Yine de hiç değilse haberim olsaydı mutlu olurdum. Blu-ray çıksın diye iki sene beklerdim falan.. Neyse.. Geçen gün varlığından haberdar olmuş oldum. Öylesine mutlu oldum ki anlatamam. Öte yandan, ancak bugün indirme şerefine ulaşabildim. DVD sini satın almak da isterdim ama burada bulabileceğimi sanmıyorum. Dolayısıyla indirmek ve saklamak en iyisi gibi geldi bana..
Joe Hisaishi
Joe Hisaishi yani gerçek adıyla Fujisawa Mamoru 1950 doğumlu çok başarılı bir composer.. Ve belki de benim composer merakımın mimarlarından biri.. Kendisi 1984 yılından bu yana Studio Ghibli ve dolayısıyla Hayao Miyazaki Sensei ile birlikte bir çok başarılı yapımın altına adını yazdıran önemli isimlerden.
Hayao Miyazaki
İndirdim.. özenle klasörledim. İzledim.. Ama nasıl izlemek.. Nusicaa of The Valley of The Wind ardından Princess Mononoke'yi resmen gözlerim dolu dolu izledim.. Evet çok seviyorum ya ben bu adamları. Evet çok zevk alıyorum yaptıkları işlerden, düşünce yapılarından, kafalarında kurdukları dünyadan.. Ama herşeyden çok hayal gücünden zevk alıyorum. Mutlu oldum ben.. Bir müzik bir insanı ancak böylesine mutlu edebilir; bu kadar başarılı olabilir..
Eserleri arasında en çok Studio Ghibli ile olanları göz önünde.. Bunların arasında en ünlüleri:
Bu sene 17. si yapılan Uluslararası İstanbul Jazz Festivali'ne "Yeni Ozanlar" başlığı altında İmogen Heap geliyormuş.. Yeni Ozanlar'dan neyi kastettiklerini tam olarak anlamadığımı itiraf etmem lazım.. Ahah açıklamada "folk ve elektronik müziği ustaca birleştiren" gibi bir cümle kurmuş İKSV'ciler.. Garip kıyafetler giyip yumuşak müzik yapan her insan neden "folk" müzik yapıyormuş gibi davranılır anlamıyorum. Indie kelime anlamı olarak Independent Music demektir.. Yani Indie sanıldığı gibi "yerli müziği - folklor"un aksine, Bağımsız Müzik teriminin kısaltılmış halidir.. Öte yandan, "her neyse" deyip biletleri aldığımı belirtmek isterim :) Tabiki bu hatunu benim kadar çok seven birinin o geldiği zaman gitmemesi saçma olurdu ahah.. Şu ana kadar konserine gidemediğim ve sevdiğim her gruptan (buna şu an Sine'nin Untitled'ında dinlediğim ve kahrolduğum Groove Armada ve Efes Pilsen One Love Fest. de dahil evet).. özür dilerim :D
Bu arada bahsetmeden de geçmeyeyim.. Sine Büyüka'nın muhteşem bir müzik zevki var. Diğer zevklerini bilemeyeceğim ahah :D ama kendisi o kadar tatlı, o kadar hoş, sıcak ve tarafımdan sıkıştırılası bir hatun ki yaptıklarını beğenmemek elde değil.. Sine'yi her Çarşamba, 96.2 Radyo Eksen'de saat 22:00 sularında Untitled ile duymak ve bana hak vermek mümkün :)
Kaçıranlar için, kendisi program kayıtlarını genellikle bir sonraki gün kişisel blog'unda yayınlıyor. http://blog.sinebuyuka.com
Hatta utanmadan 23 Haziran 2010 tarihli kaydını iliştiriyorum.. Afiyet olsun..
Kotobukiya en sevdiğim figür üretici firmalarından. Alter'inkiler kadar yumuşak hatlara sahip değil belki ürettikleri. Ama kesinlikle detaydan ödün vermiyor.
Evet son bir kaç aydır deliler gibi pvc figür piyasasını takip ediyorum. Yeni ne çıktı, ne zaman çıkacak, daha ucuza nerden alırım diye bakmadığım yer kalmadı. Haliyle çok ucuz değiller. Hele bazılarında ciddi bir işçilik var ve shipping masrafları da yüksek olunca fiyatlar 250TL civarına kadar yükseliyor.. Ama önemli değil xD bende bu aşk olduktan sonra..
İlk olarak edinmek istediğim bir kaç tanesi..
- Megahouse Bleach Excellent Model
Yeni gruplar dinlemem lazım.. Bir süredir soundtrack dışında kayda değer yeni bir grup dinlemediğimi düşünecek olursak, ki bu benim için gerçekten kayda değer, ciddi bir kopma noktsına yaklaştığımı görebiliriz..
Ne dinlemişim: Senju Akira Warsaw Philarmonic Choir Jeremy Soule Shiro Sagisu
Evet.. hepsi composer..
Ah evet bir de (Sarai-ya Goyou) House of Five Leaves'in açılış müziği olarak keşfettiğim immi - Sign of Love
Evet bugün oturdum, hiç üşenmedim bütün evcil hayvan sitelerini gezip teker teker kayıt yeniledim.. Ne kadar zor ve uğraştırıcı olduğunu bilemezsiniz.. Bir de o kadar "vicdan sahibi" insanla uğraşmak cabası (evet insanları çok sevmediğim günlerimden birindeyim).. Oturup uzun uzun ilan yazdım. Neden verdiğimi de açıkladığımı sanıyorum. Oysa ki yeterince açıklayamamışım ki saldırılara tabi tutulmam an meselesi oldu.. Yok efendim nasıl verirmişim ben o yavrucağı, biz gençler hayvanları oyuncak sanıyormuşuz zaten.. bak bak bak... onların isteklerine saygı duymuyormuşuz da sıkılınca elden çıkartıyormuşuz da.. ahah.. insanlara bişey anlatmaya çalışmaktan daha güç olan şey insanlara kendini anlatmaya çalışmaktır. Bunu bildiğimden hiç üstünde durmadım. Güzel güzel saldırdılar bana.. :)
Sevgili İsmail Şenol benden kendi Blog'u için görüş istemeseydi, neydi yahu bu blogger deyip uzun zamandır kurcalamadığım blogger'a girmeyecek, bu yazıyı yazmayacaktım.. Daha kurcalayacak çok şey var.. :)
